28 Eylül 2000
Dedeman İstanbul Otel
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkan
Konuşma Metni
Değerli Konuklarım, Sevgili Dostlarım, Hoşgeldiniz,
Umut Onurlu Önderler Vakfı’nın kuruluşuna neden olan olay oğlum Umut Önal’ın öldürülmesidir. Oğlum, bundan 7 yıl önce şiddetin araçlarından biri olan silahla öldürüldü ve Umut Önal’lar gibi niceleri de silahla hayatlarını kaybettiler bu ülkede. Bu nedenle Umut Vakfı her yerdeki, her düzeydeki ve her biçimdeki şiddete, kaba kuvvete karşı çıkmak, sorunarı çözmede barışçıl yöntemlerin yeğlenmesine gerek yurdumuzda, gerekse bölgemizde katkıda bulunmak için kuruldu.
Umut Vakfı’ının amaçlarından biri uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik uzlaşma yöntemlerini öğretmek ve barışın kurulup sürdürülmesine yardımcı olacak bir ortam yaratmaktır. Bu amaç doğrultusunda çeşitli başka eğitim ve araştırma etkinliklerinin yanında Umut Vakfı, her yıl 28 Eylül “Bireysel Silahsızlanma” gününde, bu konuyla ilgili yarışmalar düzenlemiş ödüller dağıtmıştır. Bu yılın yarışması için “Medyanın Barışa Katkısı” konusunu seçtik; medyanın bu konudaki sorumluluğunu anlayan ve bu konuları işleyen köşe yazarlarını onurlandırmak istedik.
Bu yılın yarışması için bu konuyu seçmemizin bir kaç önemli nedeni var: Günümüz toplumlarında dördüncü güç olarak kabul edilen medya, bilginin ve bilgiye ulaşmanın cok önemli olduğu çağımızda, sadece bilgiyi yansıtmaz, bilgiyi şekillendirerek aktarır; dolayısıyla da bilgi alanın bilgiyi algılayışını ve yorumlayışını da biçimlendirir. Uyuşmazlık, insanlar ve devletlerarası ilişkilerin kaçınılmaz bir parçası olduğundan medyanın da en çok ilgilendiği konulardan biridir. Medya anlaşmazlıkları ve uyuşmazlıkları aktarırken, bunların barışçı yollarla mı yoksa şiddet içeren yollarla mı çözülebileceğini de telkin edebilir; tercihi yönünde kamuoyunda görüş oluşturabilir. Vakfımız, vereceği ödüllerle, uyuşmazlıkları bütünsel bir bakış açısıyla sunan, bu olayları nedenleri ve gelişimleri ile, oluştukları ve evrildikleri ortamın koşullarıyla değerlendiren ve yalnızca uyuşmazlıkların sonuçlarını değil, bunları şiddet içermeyen yöntemlerle çözmenin yollarını da tartışan gazetecilik ve televizyonculuk anlayışını özendirmek ve pekiştirmek istemektedir.
Silah kullanma ve şiddet, uyuşmazlıkların çözülememesinin, kemikleşmesinin ve şiddet dışında sorun çözme yollarının bilinmemesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Kişilerarası uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda bu sonuç toplumda “bireysel silahlanma” olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 1994 ile 1998 yılları aralığına baktığımızda ürkütücü rakamlarla karşılaşıyoruz. Şöyle ki, Türk Ceza Kanunun 448, 445 hükümleri ile düzenlenen adam öldürme fiillerinden açılan dava sayısı 129.477.
6136 sayılı ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında kanuna muhalefetten açılan dava sayısı 1994 – 1998 aralığında 132.321. Keza Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına baktığımızda yukarıda belirtilen suçların %80’nin ruhsatsız silahlarla işlenmiş olması içinde bulunduğumuz vehameti açıkça ortaya koymaktadır.
Bir toplumda bireyler uyuşmazlıklarını uzlaşma yöntemleriyle çözmeyi öğrendiklerinde ve bu yöntemleri kullandıklarında, daha barışcıl bir ortam elde edilecektir. Dileğimiz, silahın değil uzlaşmanın yüceltildiği bir kültürün oluşması. Bu nedenle devletimizden diğer bir çok önemli günler ve haftalarda olduğu gibi 28 Eylül’lerin Bireysel Silahsızlanma günü ilan edilmesini talep ettik, ki gerçekleşeceğine inandığım bu gün, toplumumuz bireylerinin de bu konuda yapılan etkinlikler doğrultusunda daha çok bilinçlenmesini sağlayacaktır. Uzlaşma kültürünün yüceltildiği bir toplum istiyoruz. O halde uzlaşma kültürünün yüceltildiği bir topluma ulaşabilmek için medyaya çok önemli bir sorumluluk düşüyor.
Medyanın barışa ve diyaloğa katkısını geçtiğimiz sene içindeki büyük depremden sonra Türk – Yunan yakınlaşmasındaki medya tutumunda gözlemledik. Medyanın bu konudaki tutumu toplumun Türk – Yunan yakınlaşmasına bakışını da etkiledi. Bu tutumuyla medya, kararlı ve tutarlı bir şekilde verdiği mesajın medya kuramlarından da bilinen – gündemi belirleyici, sürdürücü ve gündemdeki konunun algılanmasını da biçimlendirici rolünün – somut ve çarpıcı bir örneğini vermiş oldu. Toplumun farkındalık ve hazır oluş düzeyine gelmesine yardımcı olan diğer etkenlerin rolü inkar edilemez; ancak, medyanın çok geniş kitlelere ulaşabilme ve bunu her gün her dakika yapabilme gücü, onu diğerlerinden ayırıyor. Vakıf olarak medyanın yukarda sözünü ettiğim konulardaki olumlu çabalarının artmasını ve bunların gerek toplum içindeki gerekse uluslararası düzeydeki başka uyuşmazlık konularında da gösterilmesini diliyoruz. Bu ödülün bu anlayışa da katkıda bulunacağını düşünüyoruz.
Medya, okuyucular, dinleyiciler, izleyiciler için çatışmaların aktarıcısı ve yorumcusu konumundadır ve yayınlarında bu konuda habercilik işlevini yerine getirirken, aynı zamanda gerek bilerek, gerekse bilmeyerek, çözüm yollarını da önermektedir. Ancak çözüm arayışlarının provokasyondan ve kesin yargıdan uzak olması gerekirken, haber medyasının olaya hem provokatör hem de kesin yargılı olarak yaklaşması söz konusu olabilmektedir. Haber medyası sıklıkla olaylara, bir tarafın kazanabileceği bir kavga şeklinde yaklaşabilmekte, bir tarafın kazanıp diğer tarafın kaybetmesi üzerine bir söylem geliştirebilmekte. Oysa yangına körükle gitmekten ve sorunu iyice içinden çıkılmaz hale getirmekten kaçınmak da bu denli güçlü bir kurumun sorumluluğudur. Bugün verilen ödülün ölçütleri de, uzlaşma, hoşgörü ve farklılıklara saygıdır. Ödüllerle bu bilince sahip köşe yazarlarımızı ödüllendirerek, bu sorumluluğun önemini vurgulamak ve tüm köşe yazarlarını benzer bir sorumluluk ve tutum olmaya özendirmek istedik. Bu nedenle, toplumun çeşitli kesimlerinden çok değerli beş jüri üyesi yüzlerce köşe yazısını değerlendirdiler ve sevinerek söyleyeyim ki zor bir karara vardılar.
Değerli jüri üyelerimiz Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Sayın Ruhat Mengi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Nail Güreli, Bilgi Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. İlter Turan, Umut Vakfı Başkan Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Mehmet Gürkaynak ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sayın Prof. Dr. Ali Atıf Bir sizlere katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Bu ödül töreni öncesinde iki gün süren medyanın barışa katkısı içerikli sempozyuma çeşitli ülkelerden gelip katılan, barışa uzlaşmaya gönül vermiş tüm medya mensuplarına da teşekkür ederim.
Sempozyum organizasyonunda üstlendiği rolden dolayı UNESCO’ya teşekkür ederim.
2000 Common Ground ödüllerinin destekleyicisi Zel Lurie araştırmacı gazetecilik fonu kurucusu sayın Zel Lurie’ye katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Gerek seminer, gerekse bu ödül töreni için en büyük çabayı gösteren Search for Common Ground Başkan Yardımcısı Sevgili Susan Mark Collins ve yine Search for Common Ground Medya Direktörü sevgili Richard Eisendorf sizlere teşekkür ediyorum.
Asistanlarımız Caroline ve Müge bütün yükü siz üstlendiniz. Teşekkür ederim.
Bugün burada ödül töreni için toplandık ve birazdan değerli basın mensuplarına ödüllerini vereceğiz.
Türkçe, Arapça, İbranice ve İngilizce dillerindeki köşe yazılarıyla ödül alan siz değerli medya mensuplarını. Hepinizi tek tek kutluyorum. Ve diyorum ki, medya şiddetin silahın değil, uzlaşmanın yüceltildiği bir kültürün oluşmasında en büyük sorumluluğu taşıyor. O nedenle sizlere medyadaki görevlerinizde kolay gelsin diyorum.
Hepinize sevgilerimi sunuyorum efendim.
Umut dolu yarınlara.